HayalSohbet Forum - Güncel Haber, Videolar, ve dahası!

sohbet odaları

Go Back   HayalSohbet Forum - Güncel Haber, Videolar, ve dahası! > Din Hakkında Herşey > İslamiyet > Kur'an-ı Kerim Ve Mucizeleri


Kullanıcı Tag Listesi


Konu Bilgileri
Kısayollar
Konu Basligi
Nas suresi
Cevaplar
0
Sonraki Konu
sonraki Konu
Görüntüleyenler
 
Görüntüleme
2532
Önceki Konu
önceki Konu

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 03-15-2014, 09:38 PM   #1
Üye
GiCiK - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)

HayalSohbet.Net - Türkiyenin Sohbet ve Paylaşım Platformu! www.hayalsohbet.net - irc.hayalsohbet.net
Üye No: 564
Üyelik tarihi: Feb 2014
Üye Grubu: Üye
Mesajlar: 1.920
Konular: 1131
Şube: Yurtdışı Şubesi
İlişki Durumu: İlişkisi Yok
Ruh Hali:  none
Tuttuğu Takım:

Level: 36 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 884
Güç: 640 / 27655
Tecrübe: 39%

Teşekkürler: 42
221 Mesajına 236 Kere Teşekkür Edildi
REP Gücü : 13
REP Puanı : 100
REP Seviyesi : GiCiK will become famous soon enoughGiCiK will become famous soon enough
Arrow Nas suresi

NAS SURESİ

De ki:
Deki? Emri çok unsurları ihtiva etmektedir. Peki neyi söylemeli, iletmeli, anlatmalı.
Kime söylemeli, neyi, nasıl, ne zaman, nerede, niçin, hangi usulle anlatmalı.
Kişi, söyleneni, yani KURANI düşünmeli, anlamalı, yaşamalı, içselleştirmeli ki aktarabilsin. Bu, İKRA emrine benzemektedir. Anlamayan anlatamaz. İkra veya gul/deki; okumak, anlamak, ibret almak, yaşamak ve anlatmaktır. Deki, sadece söylemek değil, yaşamaktır, yapmaktır.
Deki, soranlara söylemektir/anlatmaktır, gerek duyanlara izah etmektir, tüm insanlığa ilan etmektir.

"Sığınırım ben, insanların Rabbine.
İnsanların pâdişâhına/Melikine,
İnsanların Tanrısına/İlahına,
Burada, insanların Rabbine, Melikine, İlahına sığınmamız belirtilmektedir. Rablık, meliklik, ilahlık iddi eden, bu sıfatlarına ortak olma iddiasında bulunanlara, sistemlere, düzenlere, firavunlaşan güçlere değil. Sadece ve sadece bunların da Rabbi, Meliki ve İlahı olana, Onun Vahyine uymamız gerekmektedir.

Sığınmak ne demek. Nasıl bir olgudur. Düşünelim.
Bir eve, ülkeye sığınan, iltica eden insan üzerinden olayı anlamaya çalışalım. Eve sığınan kişi, yer içer, rahat eder. Ondan beklenen ise sunulanlara teşekkür etmek ve konulan kurallarına uymaktır. Ülkeye sığınanlar da benzer durumdadır. O ülkenin kurallarına uymak durumundadır. İngiltere’ye sığınan kişi trafikte, ben soldan değil, sağdan gideceğim derse trafik alt üst olur.

Sığınmak, bir ortamdan/halden, şartlardan, kurallardan kaçınıp, başka bir ortama/duruma, şartlara, kurallara iltica etmektir. Ortamı başkalaştırmaktır. Değişimdir, dönüşümdür.
Başka bir deyişle insanı sarmalayan kuralları, şartları bilinçli olarak değiştirmektir.
Ayartılardan kaçınıp, Allah’a Kurana iltica etmektir. Hayatı değiştirmektir.
Nitekim 7/200 Ne zaman şeytândan bir kötü düşünce seni dürtüklerse, Allah'a sığın; çünkü O, işitendir, bilendir. Ayetinde, kötü düşünceden kaçınıp Allah’a sığınmak, yani o konudaki ayartılardan uzaklaşıp Kuranın ilke ve ölçülerine uymak gerektiği vurgulanmaktadır.

Sığınmak, sığınılan kurallara uymaktır. Allah’a sığınmak da Kuranın kurallarına iltica etmek ve uymaktır.
Rabbine, Melikine, İlahına sığınmak, tüm ayartılardan kaçınıp Vahye uymaktır.
Kuran ölçüsünü rehber edinmektir.
Kuranı okumak, anlamak, ders çıkarmak ve bunları yaşamaktır. Sadece Kurandan yardım almak ve ona göre davranmaktır. Allah’a güvenmek, bağlanmak ve öğretisine uygun yaşamaktır.
1/5 İyyake na'budu ve iyyake nesteîn. Ancak sana kulluk eder, ancak Senden yardım isteriz! İlkesini hayatlaştırmaktır. İlk sure olan Fatihadan Nas suresine kadar her türlü misalle, döndürüp döndürüp, ayrıntılarla, noksan bırakmaksızın, apaçık anlatılan vahye, vahyin ilke ve ölçülerine uygun yaşam sürmektir. Sorunlarla karşılaşınca yine Allah’tan, Kurandan yardım almaktır. Kuran ölçülerine göre yeniden yapılanmaktır. Sadece Allah’tan, Kurandan yardım, ölçü, ilke almaktır.

Yoksa, Rablik, Meliklik, İlahlık iddiasında olan insanlara, sistemlere, güç iddiasında olanlara, bunları dayatanlara sığınmamaktır. Bunların kurallarına, ölçülerine, ilkelerine bağlanmamaktır. Kurana aykırı tüm ölçüleri benimsememektir.
Bu Kuran dışı ölçüler, ilkeler, kurallar kimden gelirse gelsin kaçınmaktır.

O sinsi vesvesecinin şerrinden
O ki insanların göğüslerine/de (kötü düşünceler) fısıldar.
Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım).

Kimden sığınılmalıdır.
İnsanın iç ve dış alemindeki, ins ve cins, yani görünür görünmez tüm ayartılardan, tutkulardan, esaretlerden, aldatmalardan kaçınıp, Kuran ölçülerine iltica ederek korunmalıdır.

Nas suresinde “Allah kendisine sığınanı, sadece kendi dışındaki görünür görünmez türlerin şerrinden değil, kendi türünün şerrinden de korur M İslamoğlu”. “Cin ve insan kaynaklı vesveseler konusunda şarlatanlara değil, Allah’a sığınmalıdır.M Okuyan”. “Bu sûrede de insanların Allah’a sığınmaları gereken şerlerin [zararlıların] sayılmasına devam edilmiştir H Yılmaz”. “İnsanları kandırıp kötü yollara sürüklemeğe çalışan cin ve insan şeytanları vardır, Allah'ı anmak ve O'na sığınmakla ruh, kötü düşüncelerin etkisinden kurtulur, çünkü “Ancak Allah'ı anmakla gönüller huzura erer! S Ateş”.
İnsanın yapısı ve saadete ulaşmasının yolu açıklanmakta, bu bağlamda sürekli ayartılarının olacağı, bunların insanın göğsünde/içinde bulunacağı ve rablık, meliklik, ilahlık iddiasıyla ve düzenleriyle dış çevresinde de yer alacağı, bu ayartanların görünür veya görünmez olup, her daim ölünceye kadar, her durumda insana vesvese/ayartı sunacağı belirtilmekte ve ayartılardan kaçınıp Allah’a, Kuran ölçülerine ilkelerine/ emirlerine iltica edilmesi yani Kuranın yaşanılmasıyla korunulacağı anlatılmaktadır.
Bu nedenle insan her düşüncesini/tercihini/kararını/eylemini Kuran mihengine/ölçüsüne vurmalı ve denetiminden geçirmelidir.


NAS SURESİ ÇALIŞMA NOTLARI

(١١٤-١)
قُلْ اَعُوذُ بِرَبِّ النَّاسِ

114.1 - Gul eûzu birabbin nâs.
114.1 - De ki: "Sığınırım ben, insanların Rabbine.
kul قُلْ : Deki, demek, söylemek, buyurmak, anlatmak, içten söylemek, iftira etme, uydurma, nisbet etme, adlandırma, söz, görüş, inanç, akide,
Nvsi: nâs النَّاسِ: İnsanlar, kavim, sallanmak, sallanan, lahit, sanduka, ins:cana yakın, samimi, girişken, sosyal, alışmış olmak, aşina, tanıdık, dost, canlılık, kibar, zarif.
rabb بِرَبِّ: Terbiye eden, kemale erdiren, malik, seyyid, efendi, besleyen bakan, ilah, mabud, “Terbiye edip eğiten, yarattıklarını belirli bir programa uygun olarak bir takım hedeflere götüren, tekâmülü programlayıp yöneten” anlamınadır.HY
eûzu اَعُوذُ: Sığınmak, “bir başkasına iltica etmek, sığınmak” anlamına gelen “اعوذ - e’uzu” sözcüğü ile ifade edilmiştir. Bu sözcük “عوذ - avz” kökünden türemiştir. Kur’ân’da bu kökten türemiş “عذت - uztü, يعيذون - yeızune , فاستعذ - festeız” sözcükleri de aynı anlama gelmektedir.HYılmaz.

Euzu /Sığınmayla ilgili ayetler

2/67 Mûsâ, kavmine: "Allâh size bir inek kesmenizi emrediyor." demişti. "Bizimle alay mı ediyorsun?" dediler. "câhillerden olmaktan Allah'a sığınırım!" dedi.

3/36 Onu doğurunca Allâh onun ne doğurduğunu bilirken yine şöyle söyledi: "Rabbim, onu kız doğurdum, erkek, kız gibi değildir. Ona Meryem adını verdim. Onu ve soyunu kovulmuş şeytânın şerrinden sana ısmarlıyorum."

7/200 Ne zaman şeytândan bir kötü düşünce seni dürtüklerse, Allah'a sığın; çünkü O, işitendir, bilendir.

11/47 (Nûh) dedi ki: "Rabbim, bilmediğim bir şeyi senden istemekten sana sığınırım. Eğer beni bağışlamaz, bana acımazsan ziyana uğrayanlardan olurum!"

12/23 Yûsuf'un, evinde kaldığı kadın, onun nefsinden murâd almak istedi ve kapıları kilitleyip: "Haydi gelsene!" dedi (Yûsuf): "Allah'a sığınırım dedi, efendim bana güzel baktı. zâlimler iflâh olmazlar!"

12/79 "Eşyamızı yanında bulduğumuz kimseden başkasını almaktan Allah'a sığınırız, yoksa biz zulmedenler oluruz!" dedi.

16/98 Kur'ân, oku(mak iste)diğin zaman kovulmuş şeytândan Allah'a sığın.

19/18 (Meryem) dedi ki: "Ben senden, çok esirgeyen(Allâh)'a sığınırım. Eğer (Allah'tan) korkuyorsan (bana dokunma)."

23/97 Ve de ki: "Rabbim, şeytânların dürtüklemelerinden sana sığınırım."

23/98 "Ve onların yanıma uğramalarından sana sığınırım Rabbim."

40/27 Mûsâ dedi: "Ben, hesap gününe inanmayan her kibirliden, benim de Rabbim sizin de Rabbiniz(olan Allâh)a sığındım."

40/56 Kendilerine gelmiş hiçbir delil olmadan Allâh'ın âyetleri hakkında tartışanlar var ya, onların göğüslerinde, (hiçbir zaman) erişemeyecekleri bir büyüklük taslamaktan başka bir şey yoktur. Sen Allah'a sığın, çünkü işiten, gören O'dur.

41/36 Eğer şeytândan kötü bir düşünce, seni dürtecek olursa hemen Allâh'a sığın. Çünkü O, işitendir, bilendir.

44/20 "Ben, beni taşla(yıp öldür)menizden, benim de Rabbim, sizin de Rabbiniz olan (Allâh)'a sığındım."

72/6 Doğrusu insanlardan bazı erkekler, cinlerden bazı erkeklere sığınırlardı da onların şımarıklığını artırırlardı.

113/1 De ki: Sığınırım ben, karanlığı yarıp sabahı ortaya çıkaran Rabbe;

114/1 De ki: "Sığınırım ben, insanların Rabbine.


(١١٤-٢)
مَلِكِ النَّاسِ

114.2 - Melikin nâs.
114.2 - İnsanların pâdişâhına,
• Mlk: Melik مَلِكِ :Saltanat, mülk, melik, sultan, hükümdar, sahip olma, gücü yetme, mülkiyet, ikdidar, melek. “Allah’ın güzel isimlerinden biri olan “melik”, “hükümdar, kral” demektir. “Melik” sözcüğü, “me-le-ke” fiilinden türemiştir. “me-le-ke”, “malik ve sahip olmak [yönetim gücü]” demektir. Kelime, hem bir şeye sahip olmayı, hem de kuvvetli olmayı çağrıştırır. Sahip ve malik anlamında “melik, mâlik, melîk” kelimeleri kullanılır. Mastarı olan “mülk” veya “milk”, sahip olunan ve üzerinde tasarrufta bulunulan şeyi ifade ettiği gibi, tasarrufta bulunmayı da ifade eder. Bu tasarruf öncelikle insanlar, daha sonra da mallar üzerindeki tasarruftur. Nitekim Yüce Allah için “İnsanların Meliki” denilirken, O’nun insanlar üzerinde mutlak tasarruf sahibi olduğu anlatılmak istenir. İnsan mükerrem kılınarak yeryüzü ve yeryüzündeki varlıklar kendisinin hizmetine verilmiş, Allah’ın indirdiği ile yeryüzünde tasarrufta bulunacağı için yeryüzü mülkü üzerinde kendisine izafî bir meliklik yetkisi tanınmıştır.Böylece gerçek Melik olan Allah, yeryüzündeki melikliğini kendi belirlediği sınırlar içinde ve kendi seçtiği elçiler aracılığıyla bildirdiği kurallara uygun olmak üzere, insanlar vasıtası ile kullanır. Allah’ın melikliğini yine O’nun belirlediği sınırlar içinde ve emaneten kullanan insanların görevi, kısmen de olsa kendi tasarruflarına verilen yeryüzünde [Allah’ın mülkünde], Allah’ın iradesinin hâkim olmasını sağlayacak sistemler kurmak, yöneticiler seçmektir. Eğer insanlar bu görevi lâyıkıyla yerine getiremezlerse, Yüce Allah, insanların hak ettikleri özelliklere sahip kişilerin melik/yönetici olmalarına izin vermek sûretiyle, yanlış yapan insanları bu dünyada da cezalandırmış olur. Nitekim Mûsâ peygamber ile uğraşan Firavun ve İbrâhîm peygamber ile uğraşan Nemrut, bu tip cezalandırmanın iki tipik örneğini teşkil etmektedirler.Melik” sözcüğü İslâm tarihinde ilk olarak Emevî devletinin kurucusu Muaviye tarafından kullanılmıştır.HY.”


(١١٤-٣)
هِ النَّاسِ اِلٰ

114.3 - İlâhin nâs.
114.3 - İnsanların Tanrısına:
• Elh: İlah: Mabud edinilen her şey, ilah. “örtünmek, gizlenmek, alışmak ve kulluk” demek olan “ilâh” sözcüğü, genelde “ibâdet edilen, tapınılan, ululanan” nesnelerin ortak adı olmuştur. “İlâh” sözcüğünün “ibâdet edilen varlık” anlamında kullanılmasının sebebi olarak; bu sözcüğe “ihtiyaçları gideren, işlenen amelin karşılığını veren, sükûnet bahşeden [huzur, rahatlık veren], yücelik, hükmü altına alıp koruyan, musibet anında koruyan” anlamlarının yüklenmiş olması gösterilebilir.“İlâh” sözcüğü Kur’ân’da hem “Hak olsun batıl olsun, ayırım yapılmaksızın, insanların tapındığı varlık” anlamında, hem de “Gerçekten ibâdete lâyık olan Hakk mabut” anlamında kullanılmıştır.Kendileri için ilâh olabileceğine inandıkları şeylerin korkulu ve sıkıntılı anlarda kendilerini koruyabileceğini zannederek Allah’tan başka ilâhlar edinmişler ve onlara tapınmaya devam etmişlerdir. Kur’ân, bu insanları bize şu şekilde tanıtmaktadır:
• Onlar, kendileri için bir izzet ve kuvvet kaynağı olsunlar diye, Allah’ın astlarından ilâhlar edindiler. Meryem; 81.
• Onlar, Allah’ın astlarından kendileri yardım olunurlar ümidi ile ilâhlar [tanrılar] edindiler. Ya Sin; 74.
• Allah’ın astlarından yalvardıkları yalancı ilâhlar, Rabbinin emri geldiği zaman onlara hiçbir fayda sağlamadı, ziyanlarını arttırmaktan başka bir işe yaramadı. Hud; 101.
• Ve Allah’ın astlarından çağırdıkları şeyler, hiçbir şeyi yaratamazlar. Onların kendileri yaratılıp duruyorlar. Onlar diriler değil ölülerdir. Ne zaman dirileceklerine de şuurları/ bilinçleri yoktur. Sizin ilâhınız bir tek ilâhtır. Nahl; 20, 22.
• Allah’ın astlarından Allah’a eş tuttukları ortaklara tâbi olmuyorlar. Onlar sadece zanna uyuyorlar, onlar ancak yalandan başkasını söylemiyorlar. Yunus; 66.
• Allah ile birlikte başka bir ilâha tapma. Ondan başka hiçbir ilâh yok. Kasas; 88.
Eğer bu güce sahip başka “şey”lerin de varlığına inanıyor ve buna göre davranıyorsa, Allah’tan başka “şey”leri de ilâh edinmiş sayılmaktadır.
Ancak, hayatın içindeki sebep-sonuç yasaları gereğince insanların birbirlerinden aldıkları yardımların bu anlama gelmeyeceği tabi’idir. Allah bu durumu, işlerini birbirlerine gördürmek için insanları farklı yarattığını söylemek sûretiyle Kur’ân’da açıkça belirtmiştir. Aslında insanın ilâh edindiği nesnelere dua etmesine ve onlardan yardım dilemesine sebep olan düşünce, o nesnelerin tabiat kanunları üzerinde hükmünü geçirmeye ve tabiat kanunlarının nüfuzu dışında bir kuvvete sahip olduğunu zımnen kabul etmesidir.HY.”

(١١٤-٤)
مِنْ شَرِّ الْوَسْوَاسِ الْخَنَّاسِ

114.4 - Min şerril vesvâsil hannâs.
114.4 - O sinsi vesvesecinin şerrinden.

• Vsivsi: vesveseالْوَسْوَاسِ: Vesvese verme, aklından geçirme, içinden geçirme. “Vesvese “alçak bir sesle, fısıltı ile gizli bir düşünce aşılamak, bir işe, eyleme yöneltmek” demektir. Kur’ân’da bu sûreden başka A’râf sûresinin 20., Kaf sûresinin 16. Ve hiç kuşkusuz, insanı Biz yarattık ve nefsinin ona ne vesvese verdiğini de Biz biliriz. Ve Biz ona şah damarından daha yakını) ve Tâ Hâ sûresinin 120. âyetlerinde geçmektedir.HYılmaz.”
• Hınsi:Hannâs الْخَنَّاسِ : Sinsi, uzak, çok sinsi, gizlenen, anlamındadır.81/15 de de geçer. “el-Hennâs , geri kalmak anlamındaki hunûs kökünden mübalağa sıfatıdır. Geri kalan, kötülüğe sürüklemek için insanı ardından izleyip döne döne vesvese veren demektir. SAteş”.
• Şerr شَرِّ :Şer, ayıp, kötülük, kıvılcım

(١١٤-٥)

114.5 - Ellezî yuvesvisu fî sudûrin nâs.
114.5 - O ki insanların göğüslerine (kötü düşünceler) fısıldar.

• Sadra: Sudûr صُدُورِ :Göğüs, iç, kalb, dönmek, çekilmek.
Gizli düşmanın dışarıda değil de insanın içinde olduğunun vurgusu 5. âyette “fi suduri’n-nâs [insanların göğüslerinde; kalplerinde, akıllarında, zihinlerinde] denilmek sûretiyle yapılmıştır. Bu âyeti bilgisizce “göğüslerine/kalplerine, akıllarına, zihinlerine” şeklinde çevirenler kesinlikle büyük bir yanlış içindedirler. Çünkü âyetin bu şekilde çevrilmesi için orijinalinin “ilâ sudurinnas” olması gerekmektedir. Hâlbuki âyet “fi suduri’n-nâs” şeklindedir. Yani 4. âyette sözü edilen “hannas”, işlevini dışarıda değil, göğüslerde [kalplerde, akıllarda, zihinlerde] yapmaktadır. Dolayısıyla gizli düşman kendi içimizde faaliyet göstermektedir.
İkinci grup gizli düşman ise toplum içindeki hannastır. Bunlar, toplumun beyni konumundaki kurumlara yerleşip oradan toplumun fesadı için vesvese verirler, toplumun zararına neden olurlar. Bu ikinci grup “hannas”, En’âm sûresinde bize şöyle açıklanmıştır:Şeytânlar kendi dostlarına sizinle mücadele etmeleri için vahyederler [gizlice telkinde bulunurlar]. Onlara boyun eğerseniz siz de müşriklerden [Allah’a ortak koşanlardan] oldunuz demektir. En’âm; 121.
Biz her peygamber için cinn ve ins şeytânlarını düşman kıldık. Ki dünya malına aldanmak için bunların bazısı bazısına sözün süslüsünü vahyeder [gizlice telkinde bulunup fısıldar]. Ve şâyet Rabbin dileseydi onu yapmazlardı. Öyleyse onları bırak, uydurdukları şeyleri de. Âhirete inanmayan kimselerin kalpleri ona kansın, ondan memnun olsun ve de yapmakta olduklarını yapsınlar diye de. En’âm; 112, 113.HY
Keşşaf sahibine göre “suduri’n-nâs” ifadesindeki “nâs” sözcüğü, bizim “insan” olarak çevirdiğimiz sözcük değildir. Bu sözcük, “unutan kişi” anlamındaki “en-nâsî” sözcüğü olup sözün akışı gereği sonundaki “ye” harfi düşmüştür. Bu takdirde âyetin anlamı “O vesveseci unutanların göğüslerine vesvese verir ki, unutanlar cinn ve instendir” demek olur. Böylece bildik bilmedik herkesin Allah’ı unutabileceği, Allah’ı unutanların da vesvesecilerin vesvesesiyle yoldan çıkarılacağı vurgulanmış olur. HY.


(١١٤-٦)
ةِ وَ النَّاسِمِنَ الْجِنَّ

114.6 - Minel cinneti ven nâs.
114.6 - Gerek cinlerden, gerek insanlardan (olan bütün vesvesecilerin şerrinden Allah'a sığınırım).

• Cnn: Cinn الْجِنَّةِ : Cin, akılsız, deli, örnek, bürümek, cenin, örtülü olan, görülmeyen, cinnet, kalkan, cennet, ağaçlı bahçe, refah ve saadet. “Cinn” sözcüğü “cenn” kökünden türemiş bir sözcük olup sözcüğün asıl anlamı “bir şeyi duyulardan saklamak”tır. Arapça’da “cennehü’l-leylü [gece onu örttü], ecennehü [onu örttürdü], cenne aleyhi [üzerine örttü]” şekillerinde kullanılır. Nitekim Kur’ân’da, İbrâhîm peygamberi konu alan bir pasajda “felemma cenne aleyhilleylü [ne zaman ki gece kendisini sakladı, yani iyice karanlık çöktü]” şeklinde yer almıştır (En’âm;76).
Aşağıdaki sözcükler de “cenn” kökünden türemiştir:
Cennet: “Toprağı ağaç yapraklarıyla saklanmış yer” demektir.
Cinnet: “Aklı, fikri saklanmak, delirmek” demektir.
Cenin: Ana karnında saklandığı için bu adı almıştır.
Cünnet: “Savaşta kullanılan kalkan”; kişiyi oktan mızraktan sakladığı için bu ad verilmiştir. Netice olarak bütün eski ve yeni sözlüklerde “İnsanın beş duyusuyla kavrayamadığı, algılamaya kapalı, mevcudiyeti kesin olan varlıklara veya güçlere cinn dendiği” yer alır. Kur’ân bu sözcüğü “mikrop, elektrik, mıknatıs, ışın, radyasyon, ajan [casus], yabancı, kimliği belirsiz kimse” anlamlarında kullanmıştır.HY”
• İNS ve CİNN : Bu birleşik ifadelerde sözcüklerin anlamı farklılaşmakta, başkalaşmakta ve zenginleşmektedir.
Bu durumu, Kur’ân’dan örnek vererek açıklamakta yarar vardır:
1.Mağrib[batı] ve meşrik[doğu] sözcükleri, “batı-doğu” şeklinde söylendiğinde anlam, sadece iki yönü kapsamaz, bütün yönleri kapsar. Örnek olarak Müzzemmil sûresinin 9. âyetinde “Rabbu’l-meşrikı ve’l-mağribi[Doğunun, Batının Rabbi]” ifadesi, sadece doğu ile batıyı anlatmayıp tüm yönleri ve mekânları ifade etmektedir. Bu da “Allah her yerin Rabbidir” demektir. Bu iki sözcüklü birleşik ifade ile ilgili diğer örnekler şunlardır: Nur 35, Bakara 115, 142, 177, Şuara 28, Rahmân 17.
2.Dünya ve âhiret sözcükleri beraber söylendikleri zaman “her yer ve her zaman” anlamını ifade eder. Bu sözcükler ile ilgili Kur’ân âyetleri şunlardır: Bakara 217, 220, Âl-i Imran 22, 45, 56, Nisa 134, Tövbe 69, 74, Yunus 64, Yusuf 101, Hacc 15, Nur 14, 19, 23 ve Ahzab 57.
3.Yaş, kuru sözcükleri beraberce kullanıldıkları zaman “her şey, her ne varsa” anlamını içerir. Örneğin En’âm sûresinin 59. âyetindeki “… Yaş ve kuru hiçbir şey yok ki, apaçık bir kitapta bulunmasın” ifadesi sadece yaşı ve kuruyu değil, canlı veya cansız her şeyi ifade etmektedir.
4.Sabah, akşam sözcükleri de Kur’ân’da farklı ifadeler içinde sıkça yer almakta ve “daima, her zaman” anlamına gelmektedir. Bu sözcükler ile ilgili âyetler de şunlardır: A’râf 205, Ra’d 15, Nur 36, Mümin 46, 55, En’âm 52, Kehf 28, Meryem 11, 62, Fetih 9, Furkan 5, Ahzab 42, İnsan 25, Âl-i Imran 41.
Görüldüğü gibi, birbirinin zıt anlamlısı olan sözcükler birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldığında, kalıbın anlamı sözcüklerin özel anlamlarından farklılaşmakta, zenginleşmektedir.
Konumuz olan “ins ve cinn” kalıbında da durum aynıdır. Kalıbı oluşturan sözcüklerin anlamlarına bakıldığında, “cinn”in algılanamayan varlık, “ins”in ise algılanabilen varlık olması dolayısıyla, “cinn” ve “ins” sözcüklerinin birbirlerinin karşıtı olan sözcükler olduğu görülmektedir.
Bu karşıtlık, “insan” ve “cin”in yaratılışları konusunda bizi bilgilendiren Kur’ân âyetlerinde de görülmektedir:
O, insanı [görünen, bilinen varlıkları] pişmiş çamur gibi kuru balçıktan [değişken bir maddeden] yarattı. Ve cannı ateşin dumansızından [enerjiden] yarattı. Rahmân; 14, 15.
Ve hiç kuşkusuz biz, insanı [görünen, bilinen varlıkları] çınlayan kilden, işlenebilen çamurdan [halden hale giren bir maddeden] yarattık. Ve cannı daha önce, en ince delikten bile geçebilen yakıcı bir esintinin ateşinden [engel tanımayan enerjiden] yaratmıştık. Hicr; 26, 27.
Öyleyse âyetlerdeki “cann ateşten yaratılmıştır” ifadesinin anlamı, “elektrik, manyetik dalgalar, şua gibi gözükmez güçler enerjiden yaratılmıştır” demektir. “İnsan topraktan yaratılmıştır” demenin anlamı da “beş duyuyla hissedilebilen, bilinen, görünen, tanıdık, ilişki kurulabilen, kaybolmayan, sürekli ortada duran varlıklar maddeden yaratılmıştır” demektir.

Anlamlarının birbirlerine zıt olduğunu gördüğümüz “ins” ve “cinn” sözcükleri, birlikte bir kalıp hâlinde kullanıldıklarında, “gördüğünüz-görmediğiniz, bildiğiniz-bilmediğiniz, tanıdığınız-tanımadığınız, yani herkes ve her şey” anlamına gelmektedir.
Bunun Kur’ân’daki örnekleri ise şunlardır:
Ben, cinn ve insi [herkesi] yalnızca, bana ibâdet/kulluk etsinler diye yarattım. Zariyat; 56.
De ki: “İns ve cinn [herkes] , bu Kur’ân’ın bir benzerini ortaya koymak için bir araya gelseler ve birbirlerine yardımcı olsalar, yine de, onun benzerini, ortaya koyamazlar.” İsra; 88.
Oysa biz, insanların ve cinlerin [herkesin] Allah’a karşı asla yalan söylemeyeceklerini sanmıştık. Cinn; 5.
Ey cinn ve ins toplulukları, eğer göklerin ve yerin bucaklarından aşıp geçmeye güç yetirebilirseniz, hemen aşın; ancak sultan/üstün bir güç olmadan aşamazsınız. Rahmân; 33.
Orada daha önce ins ve cinn dokunmamış [hiç kimse tarafından el ve göz değdirilmemiş], bakışlarını eşine dikmiş eşler vardır. Rahmân; 56.
Bu konudaki diğer örnekler şunlardır: En’âm 112, 130, A’râf 38, 179, Fussilet 25, 29, Ahkâf 18, Neml 17, Rahmân 39, 74, Nâss 6, Hûd 119 ve Secde 13. HY.”


___________________________________________

Ne MuTLu TürKüM DiYeNe ......!!!



http://img387.imageshack.us/img387/3...a5ys5iqop8.gif
http://www.glitteryourway.com/img/gl...y-61df5cd7.gif
GiCiK isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

GiCiK Kullanicisinin Son 5 Konusu
Baslik Kategori Son Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj
Günde 1.5 litre su içip 2.5 kilo verebilirsin… Bakım ve Guzellik GiCiK 0 11314 04-22-2014 12:48 PM
Sık yıkanan saç daha fazla dökülüyor Bakım ve Guzellik GiCiK 0 7478 04-22-2014 12:44 PM
Koyu renk ruj ne zaman sürülür? Bakım ve Guzellik aminaz 1 8008 04-22-2014 12:41 PM
El Titremesi Neyin Belirtisidir ? Genel Sağlık jendavis 1 7385 04-13-2014 04:26 PM
Sevgiliye Romantik Aşk Sözleri Aşk ve Sevgi aaryansb 4 9425 04-13-2014 03:13 PM

Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

(View-All Konu Okunma Sayisi : 2
GiCiK, serkan
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 06:49 PM.

Forum Yasal Uyarı

Kuruluş : 2013
2013 - "HayalSohbet Forum" her hakkı saklıdır.
HS-Forum - HAYALSOHBET iştirakidir.
Sohbet - Chat
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan hayal forum Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. hayal forum hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde hayal forum yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır.



Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Content Relevant URLs by vBSEO 3.6.0 RC 1
User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.1.0 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd. Runs best on HiVelocity Hosting.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405