HayalSohbet Forum - Güncel Haber, Videolar, ve dahası!

sohbet odaları

Go Back   HayalSohbet Forum - Güncel Haber, Videolar, ve dahası! > HayalSohbet.Net ~Yaşamın İçinden~ > Anne Ve Çocuk Dünyası > Çocuk Masalları


Kullanıcı Tag Listesi


Konu Bilgileri
Kısayollar
Konu Basligi Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2
Cevaplar
1
Sonraki Konu
sonraki Konu
Görüntüleyenler
 
Görüntüleme
693
Önceki Konu
önceki Konu

Yeni Konu aç Cevapla
 
LinkBack Seçenekler Stil
Alt 09-25-2022, 10:13 PM   #1
Üye
Avatar Yok

HayalSohbet.Net - Türkiyenin Sohbet ve Paylaşım Platformu! www.hayalsohbet.net - irc.hayalsohbet.net
Üye No: 9209
Üyelik tarihi: Jan 2021
Üye Grubu: Üye
Mesajlar: 82
Konular: 68
Yaş: 65
Şube: Bursa Şubesi
İlişki Durumu: Evli
Ruh Hali:  none
Tuttuğu Takım:

Level: 8 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 175
Güç: 27 / 1989
Tecrübe: 0%

Teşekkürler: 0
2 Mesajına 2 Kere Teşekkür Edildi
REP Gücü : 4
REP Puanı : 10
REP Seviyesi : Serdar Yıldırım is on a distinguished road
Smile Karagöz İle Hacivat Konuşmaları 2

KARAGÖZ İLE HACİVAT: KARAGÖZ AŞIK
Genç Karagöz Bursa sokaklarında elinde bir demet ısırgan otuyla hızlı adımlarla yürürken, Hacivat'la karşılaşır. Hacivat sorar:
" Hayrola Karagözüm, bu ne acele? Sanki peşinden köpek kovalıyor. "
Karagöz: " Sus Hacivat! Köpek beni niye kovalasın? O ancak senin gibileri kovalar. "
Hacivat: " Hemen kızma Karagözüm, lafın gelişi öyle dedim. Hızlı hızlı nereye böyle? "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Hızlı hızlı nereye böyle? Yani nereye yetişeceksin? "
Karagöz: " Şey, yavuklumla buluşacağım da. "
Hacivat: " Yavuklun mu? Senin yavuklun mu var? "
Karagöz: " Var tabi, neden olmasın? Ben sevemez miyim yani? "
Hacivat: " Tabi seversin, yavuklun da olur. O elindeki nedir? Isırgan otu mu? "
Karagöz: " He ya ısırgan otu. Yavukluma verecektim "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm, hiç insan sevdiğine ısırgan otu verir miymiş? "
Karagöz: " Ee o zaman ne verir?
Hacivat: " Karanfil verir. "
Karagöz: " Kara fil mi? Afrika mı burası? Fil ne arar? "
Hacivat: " Karanfil dedim Karagözüm. Bir tür çiçek. "
Karagöz: " Çilek bulunmaz şimdi, mevsimi değil. "
Hacivat: " Çilek değil, çiçek dedim. Her neyse sen iyisi kırmızı gül götür. "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Kırmızı gül, kırmızı gül. "
Karagöz: " Kırmızı tül mü? Perdelik tüllerden mi? "
Hacivat: " Dur Karagözüm, ne perdesi ne tülü. Kırmızı gül dedim. "
Karagöz: " Kırmızı kül mü? Amma yaptın Hacivat, külün kırmızısı mı olurmuş? "
Hacivat: " Yine yanlış anladın. Peki o zaman senin dilinle konuşalım. Ya nesi olur? "
Karagöz: " Sen de ne cahilsin Hacivat. Külün rengi kül rengi olur. Bilmiyorsan öğren. "
Karagöz'ün yanlış anlamaları karşısında sinirlenen Hacivat ne kadar hırslandığını Karagöz'e fark ettirmemeye çalışır. Kuruyan dili damağında zorlukla döner:
" Tamam Karagözüm, yavukluna ne istersen götür. Isırgan götür, sarımsak götür, soğan götür. "
Hacivat, ister ıspanak götür, ister pırasa götür, diye söylenerek uzaklaşır gider. Hacivat'ın arkasından bakakalan Karagöz çabucak aklını toplar. Kendini daha sağlıklı düşünmeye zorlar:
" Hacivat'ın her dediğini ısırganın yanında yavukluma hediye etsem iyi olacak. Şimdi ben sarımsak, soğan, ıspanak, pırasa nerede bulurum? "
Karagöz aradıklarını komşuların yardımıyla tamamlar. Hepsini bir sepete koyarak yavuklusuna verir. Karagöz'ün yavuklusu genç kız hediyelerden dolayısıyla memnun olur. Bu genç kız Karagöz'ün oğlu Yaşar'ın annesidir.

------------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ İLE HACİVAT: KÖSE
Güzel, güneşli bir yaz gününde Pınarbaşı Meydanı'nda bir sürü adam toplanmış, kahkaha patlatıyordu. Şişiren ağızdır da balonu patlatan iğnedir. Ağızdan çıkan iğneli sözler, adama nasıl kahkaha patlattırır, dilerseniz bunu öğrenelim.
Hacivat: " Ak akçe kara gün içindir. "
Karagöz: " Akçe yok ki kara güne saklasam. "
Hacivat: " Bir elin nesi var, iki elin sesi var. "
Karagöz: " Kurnada oturanın elinde hamam tası var. "
Hacivat: " Söz gümüşse sükut altındır. "
Karagöz: " Söz altınsa sükut tenekedir. "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm, sükut yani susmak altındır. "
Karagöz: " İyi, o zaman susalım, konuşmayalım. Buradaki kalabalık hemen dağılır. İnsanlar, işini bırakıp bizi dinlemeye geliyorsa sözüm altın değerinde olduğu içindir. "
Karagöz kalabalığa dönerek: " Beni haklı görenler alkışlasın. " diye bağırdı. Bir alkış fırtınasıdır koptu.
Bu sefer Hacivat kalabalığa dönerek: " Beni haklı görenler alkışlasın. " diye bağırdı. Bir alkış boranıdır koptu. Eee ne diyelim onları alkışlayanlar sayıldığında birbirine eşit olduğu görüldü. Yalnız karşıda duran ve Karagöz ile Hacivat'ın her iğneli vuruşuna kahkahasını patlattıran köse kimseyi alkışlamadı. Sonradan sordum, benim oyum ikisine, dedi.

----------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ İLE HACİVAT: EKMEK
Bursa sokaklarında gezip dolaşan Karagöz ile Hacivat, Pınarbaşı Meydanı’na geldiklerinde yorulduklarını anlarlar ve bir ağacın altına oturup dinlenirler.
Daha sonra Hacivat:“ Aman Karagözüm, içim bayıldı. Fırından ekmek al da suya banıp yiyelim. “
Karagöz: “ Ekmek alayım da yakında fırın var mıdır? “
Hacivat: “ Var ya. Az önce önünden geçtik. “
Karagöz: “ Hiç fark etmedim. Yerini tarif et, hangi somun fırınında? “
Hacivat eliyle işaret eder: “ Şuradaki inek ahırının ilerisindeki somun fırınında. “
Karagöz: “ Ne işi varmış elinin ineğin kuyruk sokumunda? “
Hacivat: “ Karagözüm, nereden çıkarırsın ineğin kuyruk sokumunu? Şu ahırın ilerisindeki somun ekmek fırınında. “
Karagöz: “ Ahırda samandan ekmek mi pişiriyorlar? “
Hacivat: “ Hiç samandan ekmek olur mu? Buğday ekmeği olur, buğday. “
Karagöz: “ Atlara buğday ekmeği, insanlara saman ekmeği. “
Hacivat: “ İnsanlar saman ekmeği yemezler. İnsanlara buğday ekmeği, atlara saman ekmeği. “
Karagöz: “ Demek o fırında atlara saman ekmeği pişiriyorlar. “
Hacivat: “ Öyle demek istemedim. “
Karagöz: “ Ama öyle dedin. Atlara saman ekmeği dedin. “
Hacivat: “ Dur Karagözüm. Sana cümle anlatayım derken, ben kelimeleri şaşırdım. Gitmemek için, böyle yaptın. Ağzımdan çıkanı kulağıma duyurmadın. Ben bir ekmek alıp geleyim, “ diyen Hacivat hızlı adımlarla oradan ayrılır. Biraz sonra elinde bir somun ekmek ve bir çanak suyla gelir. Ekmeği ikiye böler ve yarısını Karagöz’e verir. Birlikte ekmeklerini suya banıp yerler.

------------------------------------------------------------------------
KARAGÖZ'ÜN İĞNESİ
Hacivat birkaç gündür görmediği Karagöz'ü sağda solda arar, bulamaz. Sorar soruşturur bilen, gören yoktur. Son çare olarak evine gider. Karısı Karagöz'ün üç gündür evin samanlığında olduğunu ve yemeğini bile orada yediğini söyler. Hacivat bahçeden samanlığa geçer. Karagöz samanların arasında bir şey aramaktadır. Ama ne?*
Hacivat: " Selam Karagözüm, ben geldim, selam. "
Karagöz: " Hay Selami'nin kara kellesi. Sen misin Hacivat? "
Hacivat: " İyi günler Karagözüm, iyi günler. "
Karagöz: " Güller iyidir de ben papatyayı pek severim. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, neden o? "
Karagöz: " Papatyanın yapraklarını seviyor, sevmiyor diye koparıyorum, hep Hacivat beni sevmiyor çıkıyor. "
Hacivat: " Olur mu Karagözüm? Ben seni çok severim. Bunu cümle alem bilir. "
Karagöz: " Düğmeci Adem bilir ama ben bilmiyorum. Beni sevmeyeni ben de sevmem. "
Hacivat: " Yapma. "
Karagöz: " Yaptım bile. "
Hacivat: " Etme. "
Karagöz: " Ettim bile. "
Hacivat: " Papatya falına inanma. "
Karagöz: " Ee *kime inanacağım? "
Hacivat: " Bana inan Karagözüm. "
Karagöz: " O zaman sevdiğini ispat et. Bir şey istesem yapar mısın? "
Hacivat: " Emrin olur. Ne istersen yaparım. "
Karagöz: " Samanların arasına iğne düşürdüm. Bul iğneyi, ispatla sevdiğini. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, samanlıkta iğne aranır mı? "
Karagöz: " Aranır, ben üç gündür arıyorum. "
Hacivat: " Aradın da buldun mu? "
Karagöz: " Bulamadım. Sanki iğne samana dönüşmüş. "
Hacivat: " O iğne ne iğnesiydi? "
Karagöz: " Arı iğnesi değil herhalde , dikiş iğnesiydi. "
Ben şimdi o iğneyi bulurum, diyen Hacivat samanlıkta iğne aramaya başlar. Birkaç dakika sonra her zaman yakasında bulundurduğu dikiş iğnesini, işte iğneni buldum, diyerek Karagöz'e verir. Karagöz buna çok sevinir ve Hacivat'ı alnından öper. Hacivat Karagöz'ün koluna girerek bahçeye çıkarır. Altlarına birer sandalye çekip otururlar. Karagöz karısına seslenir ve hanım bize iki çay yap, der. Çaylar gelinceye kadar onlar sohbeti o kadar koyulaştırır ve şakalaşmalarını o kadar ağırlaştırırlar ki, dünyanın gelmiş geçmiş en somurtkan insanını kahkahalarla güldürecek düzeye erişirler.*

------------------------------------------------------------
KARAGÖZ İŞSİZ
Uzun zamandır işsiz olan ve geçim zorluğu çeken Karagöz hanımını ve oğlu Yaşar'ı köye, babasına gönderir. İş aramaktan bıkar, yalnızlıktan sıkılır ve yolda rastladığı Hacivat'ı evine çay içmeye davet eder. Eve gelince bakar çay ve şeker kavanozları bomboştur. Hacivat'a durumu anlatmak zor olacağı için, ne yapacağını bilemez. Mutfakta çaresiz beklemeye başlar. Daha sonra Hacivat odadan bağırır: " Haydi Karagözüm, çay demlendiyse getir de içelim. "
Bunun üzerine Karagöz Hacivat'ın yanına gelir ve sorar: " Çayı kaç şekerli içersin? "
Hacivat: " Ben çayı çok şekerli içerim. "
Karagöz: " Çok şekerli mi? Çokşeker Arif çay bardağına sığmaz ki. "
Hacivat: " O zaman çift şekerli olsun. "
Karagöz: " Çiftelerin Şakir İzmir'e taşındı. "
Hacivat: " Bari tek şekerli olsun. "
Karagöz: " Şekersiz içsen. "
Hacivat: " Amma yaptın ha! Şekersiz çay mı içilirmiş? "
Karagöz: " Anla işte, evde şeker yok. "
Hacivat: " Çay demlenmiştir. Bardağa koy da getir bakalım. "
Karagöz: " Evde çay yok ki. Ocağı yakmadım. "
Hacivat: " Bir de soruyorsun, çayı kaç şekerli içersin diye? "
Karagöz: " İnan Hacivat, evde çay ve şekerin bittiğini bilmiyordum. "
Hacivat: " Sizinkileri köye gönderdiğini duydum. "
Karagöz: " Doğrudur, burada aç kalmasınlar diye. "
Hacivat Karagöz'ün eline birkaç akçe sıkıştırır:
" Git bakkaldan çay, şeker, ekmek, peynir falan al. "
Karagöz bir koşu Hacivat'ın dediklerini alır, gelir. Ocağı yakar, çayı demler. Birlikte çay içerler, peynir, ekmek yerler. Hacivat çayları çok şekerli içer. Karagöz'ün ise, çayları tek şekerli içmesinin nedeni Hacivat'ın aldığı yarım kilo şekerin bitmesini istemediğinden.
Hacivat ertesi gün Karagöz'e bahçıvanlık işi bulur. Karagöz çalışmaya başlar. Haftalığını alınca hanımını ve oğlunu köyden getirtir. Böylelikle Karagöz ailesi normal günlük yaşantılarına dönerler.*

----------------------------------------------------------
KARAGÖZ EZAN OKUYOR
Karagöz iddia üzerine minareye çıkıp öğle ezanı okumaya başlar. Fakat ezanın yarısında takılır, kalır. Gerisini unutmuştur. Sil baştan tekrar okur, yine aynı yerde takılır. Bu böyle devam eder. Karagöz ezanı bir türlü tamamlayamaz. Cemaat namaza başlamak için, ezanın bitmesini beklemektedir. Zaman geçtikçe homurtular artar.*
Hacivat aşağıdan Karagözüm şöyle de, sonra bunu de diye bağırarak *yardımcı olmak ister. Sonunda ezanı bırakan Karagöz, beni sen şaşırttın diyerek minareden Hacivat'ın üstüne atlar. Boğuşmaya başlarlar. Cemaat araya girer ve Hacivat'ı Karagöz'ün elinden kurtarır. Bu sefer Karagöz daha da sinirlenir ve cemaati sille tokat döver. Cemaat ve Hacivat kaçıp gider. Daha sonra minareye çıkan Karagöz ezanı güzelce okur ve derin bir oh çeker.*

-------------------------------------------------------------
HACİVAT'IN İPİ
Karagöz ile Hacivat yolda karşılaşır. Karagöz'ün telaşlı olduğunu gören Hacivat sorar: " Hayrola Karagözüm, nereye böyle? "
Karagöz: " Bahçedeki kuyudan su çekerken ip koptu. Kova kuyuya düştü. İp almaya gidiyorum. "
Hacivat: " Evde sağlam bir ip var. Onu sana vereyim. Ben ipin ucunu tutarım, sen kuyuya inersin. "
Karagöz: " Ben senin ipinle kuyuya inmem. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, bana hiç mi itimadın yok?*
Karagöz: " Hı. "
Hacivat: " Yani bana hiç mi güvenin yok? "
Karagöz: " Yok, çünkü ben kuyuya inince ipin ucunu bırakırsın, aşağıda kalırım. "
Hacivat ağzı bir karış açık Karagöz'e bakakalır. Bu sefer Karagöz sorar:
" Söyle bakalım Hacivat, sen benim ipimle kuyuya iner misin? "
Hacivat: " İnerim. "
Karagöz: " Ya bıçakla ipi kesersem. "
Hacivat: " Öyle bir şey yapmazsın Karagözüm. Ben sana güvenirim. "
Karagöz: " Ben de düne kadar sana güvenirdim ama gece rüyamda kuyuya indiydim de beni kuyuda bıraktıydın. Artık güvenim kalmadı. "
Hacivat: " Rüyandaki ben değildim, gerçekler rüyadan farklı olur. " diyerek uzun süre dil döker, sonunda Karagöz'ü ikna eder ve evden ip alıp gelir. Bahçedeki kuyuya Karagöz Hacivat'ın ipiyle iner. Hacivat ipin ucunu bırakıp kaçar. Karagöz'ün bağırması üzerine komşular gelip onu kuyudan çıkarırlar. Altı ay ne Karagöz Hacivat'ı, ne de Hacivat Karagöz'ü arayıp sormaz. İlk defa bu kadar uzun süre küs kalırlar.

---------------------------------------------------------------
KARAGÖZ İLE HACİVAT: BİZANS ALTINI
Karagöz bir gece rüyasında kendini Pınarbaşı Meydanı'nda toprağı kazarken görür. Kazar, kazar ve sonunda bir küp Bizans altını bulur. Çok sevinir ve oynamaya başlar. Daha sonra kan ter içinde uyanır. Sabahı bekleyemez, alacakaranlıkta kazmayı, küreği kapar ve yola çıkar.*
Pınarbaşı Meydanı'na geldiğinde acele tarafından kazmayı toprağa vurur. Kazdıkça kazar. Sabahleyin işe giden Bursalılar, Karagöz'ü görürler. Toprağı neden kazdığını sorarlar. Karagöz rüyasını anlatır. Adamlardan bazıları Karagöz'e katılır. Onlar da kazma, küreklerini alıp gelirler ve biri o yanda, biri bu yanda kazmaya başlarlar.*
Öğle vaktine doğru Hacivat olaydan haberdar olur. Evde bulunan babadan kalma bir Bizans altınını cebine koyar ve yola çıkar. Hacivat geldiğinde Karagöz rüyasını ona da anlatır. Hacivat sırf muziplik olsun diye dinlenen birinin kazmasıyla toprağı biraz kazar ve altın buldum diye bağırır. Yanındaki Bizans altınını gösterir. Buna sevinen Karagöz altını alır, cebine atar ve orayı daha derin kazmaya başlar.
Akşam üstüne doğru meydan baştan aşağı kazılır ama başka altın bulan olmaz. Karagöz tamam der ve işi bırakırlar. Karagöz meydandan ayrılmadan Hacivat önüne çıkar:
" Aman Karagözüm, ben şaka yapmıştım. Altını evden getirmiştim. Altınımı ver de gideyim, " der.*
Karagöz: " Oldu mu şimdi Hacivat? Altını burada buldun. "
Hacivat: " Hayır, ben onu evden getirmiştim. "
Karagöz: " Senin evde altın ne arar? Bu altın rüyamda gördüğüm altınlardan biri. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, etme, eyleme, beni buraya geldiğime pişman etme. "
Oradaki adamlar Karagöz'den yana taraf olunca Hacivat susar ve bir kenara oturup ağlamaya başlar. Karagöz altını epey bir akçe karşılığında satar. Kışın dört ay evde sırtüstü yatar, çalışmaz ve akçeleri bitirir. Yazın gelmesiyle birlikte iş aramaya başlar.*


Yazan: Serdar Yıldırım

Serdar Yıldırım isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla

Serdar Yıldırım Kullanicisinin Son 5 Konusu
Baslik Kategori Son Yazan Cevaplar Okunma Son Mesaj
Robot Kartal - Yazan Ve Okuyan: Serdar Yıldırım Hikayeler Serdar Yıldırım 0 135 06-24-2024 10:22 PM
Hurdacının Aşkı - Yazan: Serdar Yıldırım... Serbest Kürsü Serdar Yıldırım 0 85 06-24-2024 10:19 PM
Magosa Zindanında Namık Kemal İle Birlikteyim Çocuk Masalları Serdar Yıldırım 0 152 05-22-2024 06:37 PM
23 Nisan Ve Cumhuriyet Şiirleri Atatürk Hakkında Herşey Serdar Yıldırım 1 285 04-04-2024 11:14 AM
Türk Kadını - Ayla Yıldırım Atatürk Hakkında Herşey Serdar Yıldırım 0 306 03-08-2024 10:44 PM

Alt 09-25-2022, 11:05 PM   #2
Üye
Avatar Yok

HayalSohbet.Net - Türkiyenin Sohbet ve Paylaşım Platformu! www.hayalsohbet.net - irc.hayalsohbet.net
Üye No: 9209
Üyelik tarihi: Jan 2021
Üye Grubu: Üye
Mesajlar: 82
Konular: 68
Yaş: 65
Şube: Bursa Şubesi
İlişki Durumu: Evli
Ruh Hali:  none
Tuttuğu Takım:

Level: 8 [♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥♥ Bé-Yêu ♥]
Paylaşım: 0 / 175
Güç: 27 / 1989
Tecrübe: 0%

Teşekkürler: 0
2 Mesajına 2 Kere Teşekkür Edildi
REP Gücü : 4
REP Puanı : 10
REP Seviyesi : Serdar Yıldırım is on a distinguished road
Standart

SİVRİKOZ ZAMANA KARŞI
Sivrikoz'un küçük yaşlardan itibaren kafasına takılan sorular vardır. Yıllar geçtikçe bu sorular daha da belirginleşir. Annesine, babasına, amcasına, dayısına bu soruları sorar fakat gelen cevaplar tatminkar olmaz. İyi, güzel diyorsunuz da benim beklediğim cevaplar bunlar değil, der. Babası bir gün: " Sivrikoz beklediğin cevaplar bunlar değilse sen sorduğun soruların cevabını biliyorsun demektir. " der de Sivrikoz babasına cevaplardan tam olarak emin olmadığını söyler. Sivrikoz'un sorduğu sorular nedir?
Acımasızca geçen zaman, insanları neden yaşlandırıyor?
İnsanların görünüşleri neden değişiyor?
Zaman geçtiği için, insanlar yaşlanıyorsa zamanı durdurmak mümkün değil midir?
Sivrikoz bir gün babası Hacivat'tan izin alır ve zamanı arayıp bulmak, onunla hesaplaşmak için, yola çıkar. Sonraki günlerde zamanı arar, her önüne gelene zamanı sorar ama kimse zamanın nerede olduğunu bilmemektedir. Günlerden bir gün bir ormandan geçerken bunalır, olanlar canına tak der ve bağırır: " Ey zaman, kimsin sen, neredesin, aramaktan bıktım, çık ortaya, yetti yaptıkların. "
Birden ormanda sert bir ses yankılanır: " Hey genç, beni mi aradın? Senin adın nedir? "
" Benim adım Sivrikoz. Seni aradım. Soracak sorularım var. Neden insanları yaşlandırıyorsun? Şimdinin ihtiyarı bir zamanlar gençtim, güçlüydüm diyor. Geçtin de ne oldu? Ne kazandın? İnsanlar belli bir yaşa gelince o insan için zamanı durdur. Yaşlanmasın ama yaşasın. Genç kalsın. "
" Sen neler diyorsun Sivrikoz? Daha önce kimse benim işime karışmıyordu. Ben de istediğim gibi kendimi kuruyordum. Genç ve güçlü birini, yaşlı, iki büklüm bir ihtiyar haline getirmek benim için önemli. Ben o ihtiyarın genç halini hatırlar ve gülümserim. Ama sen istemiyorsan bundan sonra kimseyi yaşlandırmam. "
Zamandan söz alan Sivrikoz sevinçle oradan uzaklaşır. Sonraki günlerde zaman sözünü tutmaz ve insanları yaşlandırmaya devam eder. Durumu fark eden Sivrikoz çok üzülür ve bir daha zamanı ne arayıp, ne sorar.

---------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: AYAKLI KÜTÜPHANE
Karagöz ile Hacivat yolda karşılaşır.
Karagöz: "Hacivat, evi taşımışsın? "
Hacivat: " Doğru taşıdım. "
Karagöz: " Nereye taşıdın? "
Hacivat: " Şu kilisenin beş ev yukarısına. "
Karagöz: " Kilis'e mi taşındın? "
Hacivat: " Kilis demedim Karagözüm. Kilise dedim. "
Karagöz: " Kilis'e taşındığına göre Konya'yı görmüşsündür. "
Hacivat: " Konya da nereden çıktı? "
Karagöz: " Kilis'e giderken kervan Konya'dan geçer. "
Hacivat: " Ne Konya'sı, ne kervanı? "
Karagöz: " Mervan dayım Konya'da otururdu. Çocukken gitmiştik. "
Hacivat: " Dayının adı Mervan mıydı? "
Karagöz: " Van daha ileride Acem sınırında. "
Hacivat: " Eee? "
Karagöz: " Orada bir göl varmış. Deniz kadar büyükmüş. "
Hacivat: " Göl deniz kadar büyük olur mu? Deniz gölden büyüktür. "
Karagöz: " Marmara Denizi, Ege Denizi. "
Hacivat: " .... "
Karagöz: " Karadeniz, Akdeniz. "
Hacivat: " Bunları niye sayıyorsun? "
Karagöz: " Saymayı bilirim, bir, iki, üç. "
Hacivat: " Sonra. "
Karagöz: " Üç, iki, bir. "
Hacivat: " Sonrası yok mu? Sen kaça kadar okudun? "
Karagöz: " Üçe kadar. Matematikte birinciydim. "
Hacivat: " Belli, sondan birinci. "
Karagöz: " Okumam da iyidir. "
Hacivat: " Şu dükkanın levhasını oku bakalım. "
Karagöz: " Kem küm. "
Hacivat: " Sonra. "
Karagöz: " Ham hum. "
Hacivat: " Senin neden üçe gidemediğin belli. "
Karagöz: " Üçe gidecektim ama evden göndermediler. "
Hacivat: " Neden? "
Karagöz: " Çok şey öğrenmiştim, beynim dolmuştu. "
Hacivat: " Yapma ya? "
Karagöz: " Bana ayaklı kütüphane diyorlardı. "
Hacivat: " Ayaklı kütüphane ha? "
Karagöz: " Sen de bir şey bilmiyorsun Hacivat? Sen kaça kadar okudun? "
Hacivat: " Beşi bitirdim. "
Karagöz: " Beşi mi? Ben senden çok okumuşum. "
Hacivat: " Vay vay! Üç mü büyük, beş mi? "
Karagöz: " Sen de amma cahilsin be Hacivat. Tabi ki üç büyük. "

------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: KOCA KAFALI BİR KELEŞ
Hacivat: " Gökyüzünde yıldız var, ay var. "
Karagöz: " Yeryüzünde baldızımın yaptığı çay var. "
Hacivat: " Gökyüzünde bulut var, güneş var. "
Karagöz: " Yeryüzünde unutma keleş var. "
Hacivat: " Karagözüm, keleş mi var? "
Karagöz: " Var tabi, koca kafalı bir keleş var. "
Hacivat: " Acaba kim bu keleş? "
Karagöz: " Kim olacak tabi ki sen. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, kafan benimkinden büyüktür. "
Karagöz: " Çaresiz kaldığın için, şu attığın çığlıktır. "
Hacivat: " Senin denizin bitmiş, çırpındığın sığlıktır. "
Karagöz: " Sığır sana derler, benden fışkıran sağlıktır. "
Hacivat: " Sığır bana mı derler? Ben sığır falan değilim. "
Karagöz: " Sağır değilsin ama sığır olduğun muhakkak. "
Bana nasıl sığır dersin diyen Hacivat, Karagöz'ün yüzüne sert bir tokat vurur. Karagöz yere yuvarlanır, ayağa kalkar. Sol eli sol yanağının üstündedir.
Karagöz: " Aman Hacivat, bana vurdun. "
Hacivat: " Sen de dayak istedin durdun. "
Karagöz: " Zalim Hacivat, bana vurma. "
Hacivat: " Senin uçarken gördüğün telli turna. "
Karagöz: " Hamama gittim, yoktu boş kurna. "
Hacivat: " Ben seni bilirim, çalar durursun zurna. "
Karagöz: " De git Hacivat, alırım seni ayağımın altına. "
Hacivat: " O biraz zor, bugün üzüm şerbeti içtim. "
Karagöz: " Tarlada buğday, başak mı biçtin? "
Hacivat: " Karagözüm, bugün çok saçmaladın. "
Karagöz: " Hacivatım, seçmeyi bilemedin. "
Hacivat: " Yanlışta olan ben değilim, sensin Karagözüm. "
Karagöz: " Tepeni delerim, budur son sözüm. "
Hacivat: " Karagözüm, barış yapalım, sun bana bir salkım üzüm. "
Karagöz: " İki karış uzakta dur, bir bardak zıkkım çözüm. "
Hacivat: " Nasıl olur, bir bardak zıkkım çözüm? "
Karagöz: " İç zıkkımın kökünü, titrerken gör çözümü. "
Hacivat: " Aman Karagözüm, zıkkım zehir olmasın? "
Karagöz: " Zehir, tehir olmasın, bardağa dolsun. "
Hacivat: " Dur Karagözüm, zehir bardağa dolmasın. "
Karagöz: " O zaman Hacivat sessiz kalsın. "
Hacivat: " Ağzıma fermuarı çektim, işte bak sustum. "

---------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: GÜBRE
Hacivat Karagöz'ün evinin önünden geçerken, Karagöz pencereden Hacivat'ın üstüne atlar, boğuşmaya başlarlar. Yoldan geçen adamlar ikiliyi ayırırlar, bunlar sakinleşince adamlar gider. Yalnız kalınca Hacivat sorar: " Aman Karagözüm, bana neden saldırdın? Ben sana ne yaptım? "
Karagöz: " Şuna bak, bir de ne yaptım diye soruyor. "
Hacivat: " Söyle canım efendim, bir suçum varsa bileyim. "
Karagöz: " Cenabettin Bey yalıya bahçıvan arıyormuş. Zoti'yi göndermişsin. "
Hacivat: " Doğrudur. Zoti iyi bahçıvandır "
Karagöz: " Ben kötü bahçıvan mıyım? "
Hacivat: " Hayır, kötü bahçıvan değilsin. "
Karagöz: " O zaman beni gönderseydin. "
Hacivat: " Geçen defa seni gönderdiydim. Bahçedeki güllerin altına insan gübresi dökmüşsün. O kadar gül soldu. "
Karagöz: " Eee Cenabettin Bey geldi, Karagöz gülleri gübrele dedi. "
Hacivat: " Ama olmaz ki, insan gübresi dökülmez ki. "
Karagöz: " Ne gübresi dökülür? "
Hacivat: " Hayvan gübresi dökülür. "
Karagöz: " Kedi, köpek gübresi. "
Hacivat: " Olmaz. "
Karagöz: " Kuş, fare gübresi. "
Hacivat: " Olmaz Karagözüm, olmaz. "
Karagöz: " Bunlar hayvan değil mi? "
Hacivat: " Hayvan ama gübreleri bahçede kullanılmaz. "
Karagöz: " Kullanılırsa ne olur? "
Hacivat: " Topraktaki bitkiyi öldürür. Tarla, bahçe bozulur. "
Karagöz: " .... "
Hacivat: " Bir de Cenabettin Bey'i sokakta kovalamışsın. "
Karagöz: " Kovalarım tabi. Bana kızdı, bağırdı. "
Hacivat: " Kızar, bağırır. Yalının bahçesini tümden bitirdin. Bahçeyi temizletti, yeniden gül ektiriyor. "
Karagöz: " Keşke ben ekseydim gülleri. "
Hacivat: " Artık sana orası yasak. "
Karagöz: " Gülleri eksinler de sonra ben bakımını yaparım. "
Hacivat: " Karagözüm, söyle bakalım ne gübresi kullanırsın? "
Karagöz: " Sen söyle. "
Hacivat: " Ahır hayvanlarının gübresi. Say bakalım. "
Karagöz: " İnek, öküz gübresi. "
Hacivat: " Başka. "
Karagöz: " Boğa, tosun gübresi. "
Hacivat: " Başka. "
Karagöz: " At, eşek gübresi. "
Hacivat: " Başka, başka. "
Karagöz: " Koyun, keçi gübresi. "
Hacivat: " Değil mi ya? İşte bunları kullanmalısın? "
Karagöz: " Bak hepsini bildim. Zoti'yi kov, beni işe al. "
Hacivat: " Zoti'yi kovmam ama seni işe alırım. Yeni bir iş. "
Karagöz: " Yeni bir iş mi? Ne işi bu? "
Hacivat: " Yük taşıyacaksın. Sandık sandık domates. "
Karagöz: " Gündelik ne kadar? "
Hacivat: " Gündelikler hep aynı. Bu işin bir de ayrıcalığı var."
Karagöz: " Ayrıcalık mı? Neymiş o çabuk söyle. "
Hacivat: " İstediğin kadar domates yiyebilirsin. "
Karagöz: " İstediğim kadar mı? Desene yaşadım. Midem bayram edecek. "

-----------------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: MATİZ
Hacivat'ı gece uyku tutmaz. Sabah erkenden kalkar, giyinip dışarı çıkar. Karagöz'ün evinin kapısını çalar. Bir daha çalar. Karagöz uykulu gözlerle pencereye çıkar. Bakar kapıyı çalan Hacivat'tır: " Hacivat, sabahın seher vakti neden kapıyı çalarsın? " diye sorar.
Hacivat: " İn aşağı Karagözüm, yarenlik edelim. Ben söyleyeyim, sen dinle. Sen söyle ben dinleyeyim. "
Karagöz: " De git Hacivat, başka işin yok mu senin? Alırım ayağımın altına. "
Hacivat: " Gel aşağı Karagözüm, gece uyku tutmadı. "
Karagöz: " Seni uyku tutmadı ama benim uykumu kaçırdın. "
Hacivat: " Uykunu mu kaçırdım? Uykun nereye kaçtı? "
" Uykum sana kaçtı, " diyen Karagöz, pencereden Hacivat'ın üstüne atlar. Boğuşmaya başlarlar. Karagöz'ün elinden kurtulan Hacivat: " Dur Karagözüm, sana bir hesap sorusu sorayım, bilirsen hemen giderim. " der.
Karagöz: " Sor bakayım, benim hesabım kuvvetlidir. "
Hacivat: " İki iki daha kaç eder? "
Karagöz: " Hı.. "
Hacivat: " Yani ikiyle ikiyi toplasan kaç olur? "
Karagöz: " Kaç mı olur? İkiyle ikiyi toplasan kaç olur? "
Hacivat: " Tamam işte Karagözüm, ben sana soruyorum. İkiyle ikiyi topla kaç buldun? "
Karagöz: " İki iki daha şey eder. Ya Hacivat, bu soru kolay, daha zorunu sor. "
Hacivat: " Sen bunu bil, daha zorunu sorarım. "
Karagöz düşünürken, aradan zaman geçer. Sağa sola bakınıp bir kurtarıcı ararken, Tuzsuz Deli Bekir çıkagelir. Hacivat'tan çok Karagöz'le haşır neşirliği vardır: " Vay Karagöz, arpacık kumrusu gibi ne düşünürsün? Karadeniz'de gemilerin batamaz, kayığın olsa Marmara'da batardı. Bilmem anladın mı? "
Karagöz bu matizden oldum olası hoşlanmamıştır. Onun olduğu ortamda dut yemiş bülbüle döner. Matize korkuyla karışık saygı duyar. Her zaman, matizin belindeki bıçak olmasa ben bilirim yapacağımı, der. Ama ufaktan da olsa racon kesmeden duramaz: " Ya matiz, Hacivat beni gece rüyasında görmüş. Sabah erkenden kapıma üşüştü. Soru soracağım, dedi. Şimdi sen söyle: İki iki daha kaç eder, ben bilemem mi? "
Matiz: " Bilemezsin. Bilirsen seni sokak sokak sırtımda gezdiririm. " Der ve belinden bıçağını çıkarır, aha bak şuraya yazıyorum, diyerek çömelip toprağı eşeler.
Bunun üzerine Karagöz sadece küçük değil, büyük dilini de yutar. Sus pus olur ve gözlerini aşağı indirir. İçinden, matiz geldi, beni Hacivat'ın elinden kurtardı ama rezil etmese bari, diye düşünür.
Karagöz'ün süngüsünün düştüğünü gören matiz Hacivat'a döner: "Bak Hacivat, ben ilk mektebin birinci sınıfına giderken, sınıfın en tembeliydim. Arap hoca bize dua öğretirdi. Evde kitaptan iyice çalışın, ezberleyin, gelin. İşte şu, şu duaları okutucam, derdi. Ben evde tastamam duaları ezberlerdim ama Arap hoca karşıma dikilince duaları unutuverirdim. Bana kızardı, bağırırdı. Senenin ortasına doğru bu Karagöz bizim sınıfa geldi. Arap hoca beni bıraktı, buna yöneldi. Karagöz araptan çok azar işitti. Üçe gitmedi. Daha sonra başka mahalleye taşındılar, bu da araptan kurtuldu. Arap hoca tekrar bana döndü. Bir sene sonra ben de araptan kurtuldum, dörde gitmedim. "
Matiz derin bir iç geçirir, hal ve gidiş böyle Hacivat kardeş. Haydi, kalın sağlıcakla, der ve yürüyüp gider. Karagöz ile Hacivat ise, az sonra selamlaşıp dostça ayrışırlar.

----------------------------------------------------------------------------

KARAGÖZ İLE HACİVAT: ZAMAN MAKİNESİ
Karagöz bir gün hızlı adımlarla evinden çıkar ve Hacivat'ın evine doğru yürümeye başlar. Karagöz çok hırslıdır, gözü hiçbir şeyi görmez. Kendisini tanıyıp, selam verenlere bile eyvallah etmez. Hışımla gelip, Hacivat'ın evinin kapısını çalar. Hacivat kapıyı açar:
" Yavaş ol Karagözüm, kapıyı kıracaksın! Tokmağı görmez misin? Tekmeyle kapı çalınır mı? Evi yıkacaksın. Benden korkmaz mısın? "
" Kes! Senden korkmam. Sen benden korkar mısın? "
" Aman Karagözüm, korkarım. Yeter ki, evimi başıma yıkma."
" Hemen gel, benim evin bahçesine. Hani diyordun ya yüz sene sonra ne seni ne beni kimse bilmez, hatırlamaz. Onun sağlamasını yapacağız. Bakalım doğru mu? "
" Hah hah ha. Aman Karagözüm. Bırak yüz seneyi, elli altmış sene sonra bile insanlar bizi hatırlamaz. Suya yazılan yazı gibi, ağızdan söz uçup gider. Kim Hacivat diye, kim Karagöz diye, kim beni ana, kim seni bile. "
" Kes! Çekerim senin kulaklarını. Kapa kapını, düş peşime. "
Gerisin geriye dönüp uzaklaşan Karagöz'ün ardından, Hacivat koşarak zor yetişir: " Karagözüm, nedir benimle derdin? Ben öylesine şakacıktan söylemişimdir. Sen esas mı sanırsın? "
" Artık iş çığırından çıktı. Sen şakacıktan konuşmadın, ben de esas sandım. Elli altmış sene değil, altı yüz altmış sene sonrasına gideceğiz ve o zamanın insanına bizi soracağız. Ey ademoğlu, Karagöz ile Hacivat'ı bilir misin, diyeceğiz. Yüz kişiden bir kişi bile tanımayan çıkarsa, ben süpürge olayım, yolları süpüreyim. "

Karagöz daha sonra Hacivat'ı evinin bahçesine götürür ve kendi icadı zaman makinesini gösterir: " Bak Hacivat, bu benim yaptığım zaman makinesi. İkimiz buna binip geleceğe gideceğiz. Bakalım Bursa ve Pınarbaşı Meydanı nasılmış? Kaç yüz sene sonra insanlar nasılmış? Bütün bunları öğreneceğiz. "
" Aman Karagözüm, bu ne böyle? Tahtadan, tenekeden bir odacık yapmışsın. Ama bunun tekerlekleri yok. Tekerlekleri olsa bile hani at, hani eşek. Bunu ne çekip götürecek? "
" Kes! Zırıltıyı bırak! Tekerleğe ihtiyaç yok, çünkü yürümeyecek. Bu makine zaman içinde süzülecek. Süzülerek zamandan hızlı gidecek ve zamanın önüne geçecek. İstediğim yerde duracak ve o zamanda kalacak. Biz de makineden çıkıp geleceği göreceğiz, yaşayacağız. "
"Neler diyorsun, Karagözüm? Söylediklerinin yarısını anlamadım. İddianı ispat et, benden sana bir tepsi cevizli baklava hediye. "
Bunun üzerine Karagöz: " Bir tepsi cevizli baklava mı? Desene ağzım tatlanacak," dedikten sonra zaman makinesinin kapısını açar ve haydi bakalım Hacivat, gir içeri, der.
Hacivat içeri girip sandalyeye oturur. Karagöz de diğer sandalyeye oturup kapıyı kapatır. Ayaklarıyla bisiklet pedalına benzer bir tür pedalı çevirmeye başlar. Aracın etrafını bir zaman bulutu kümesi kaplar. Karagöz, Bursa Pınarbaşı Meydanı diye bağırır ve pedalı altı yüz altmış defa çevirdikten sonra bırakır. Biraz sonra araç Pınarbaşı Meydanı'nda belirir. Karagöz ile Hacivat araçtan çıkarlar.

Sene 2011. Aralık ayının yirmi dördü. Karagöz ile Hacivat'ı meydanın ortasında gören insanlar, onların başına toplanırlar. Bir çocuk sevinçle koşarak yanlarına gelir ve geride kalan annesine bağırır: " Anne, koş bak, Karagöz'le Hacivat. "
Adamlar, kadınlar, çocuklar, Karagöz ile Hacivat'ın etrafını sarar. Duyan gelir, gören gelir. Ortalık kalabalıklaşır. Karagöz nasılsın? Hacivat nasılsın? diye hal-hatır soranlar çoğunluktadır. Sizleri çok seviyoruz, diyenler vardır. Karagöz atıp tutturmuş olmanın gönül rahatlığı içinde Hacivat'tan yana döner: " Hani Hacivat, kimse bizi tanımazdı? Ne oldu, gıkın çıkmıyor? Çamura oturdun mu şimdi? "
" Ne desem bilmem ki, Karagözüm. Şaşırdım kaldım. İnsanlar bunca sene sonra bile beni tanıdılar ya, eee ben de az değilim hani, tanımasalardı şaşardım. "
" Vay Hacivat, fırıldak olmuş dönüyorsun! Yaptığın laf kalabalığı. İnsanlar seni tanıdılar ama ben varım diye seni tanıdılar. Ben olmasam, seni kim bilecek? Önce benim adım anılıyor. Ben başroldeyim, sen fagüransın. "
" Hah hah ha. Ona fagüran değil, figüran derler. "
" Ha fagüran, ha fegüran, ne fark eder? Doğrusunu kim bilebilir ki? "

Serdar Yıldırım da, ilk andan itibaren Karagöz ile Hacivat'ın yanındaydı. Onların konuşmalarına kulak müşterisi olmuştu. Karagöz'ün konuşmasından imla, kelime, söyleyiş hatalarını cımbızla çekip alarak, diliyle şekillendirip, doğrusunu söyleyen Hacivat, Serdar'ın bilerek yaptığı hatayı cımbızladı: " Oğlum, yazıyorsun bari doğrusunu yaz. Ona kulak müşterisi değil, kulak misafiri denir. "
Aynı anda kadının biri, yanındaki kadına şöyle demektedir: " Üniversiteli gençler galiba. Çok güzel rol yapıyorlar. Tıpkısının aynısı Karagöz ile Hacivat bunlar. "
" Doğru kardeş, belli tiyatro eğitimi almışlar. Böyle gerçekmiş gibi rol yapan tiyatrocu az bulunur. Broadway yıldızları, bunlara bir bardak su veremez. "
Üniversiteli gençler galiba, diyen kadının on yaşındaki oğlu annesinin dediklerine katılmıyordu. Annesi, çok güzel rol yapıyorlar, demişti. Bakın bu doğru olabilirdi. Dünya bir sahnedir dersek, onlar başroldeki aktörlerden ikisiydi. Dünya sahnesine çeşitli devirlerde, çeşitli oyuncular önderlik etmişti. Önderler, liderlik pozisyonlarını hiçbir zaman kaybetmezler ve yüzyıllar sonra bile, bu özelliklerini sürdürürlerdi. Önemli olan, iyilikleriyle, artı değerleriyle hatırlanmaktı. İşte Karagöz ile Hacivat: Bu ikiliye kötüdür, fenadır demek kimsenin aklına gelmezdi. Her tip insan için, biçilmiş kaftandılar. Korkunç zordur, herkes tarafından beğenilmek, takdir edilmek.
Annesi son olarak, tıpkısının aynısı, Karagöz ile Hacivat sanki bunlar, demişti. Sankiyi aradan çıkartırsak, geriye ne kalır? Gerçekten bunlar Karagöz ile Hacivat olabilir miydi? Çocuk, annesinin elinden kurtulup, Karagöz'ün ağzıyla boğazı arasındaki yeri yani sakalını tutup çekiştirdi. Sakal sağlamdı, tutanın elinde kalmıyordu.
Çocuk: " Anne, Karagöz'ün sakalı takma değil, " dedi ve diğer eliyle Hacivat'ın sakalını çekiştirdi. " Bak anne, Hacivat'ın sakalı da takma değil. Bunlar gerçekten Karagöz ile Hacivat, " dediyse de annesinin çatılmış kaşlarıyla karşılaşınca sustu.

Serdar daha sonra Karagöz ile Hacivat'ı kalabalıktan kurtararak Muradiye semtine götürdü. Oradan Çekirge semtine inecekler ve ikiliye türbelerini ziyaret ettirecekti. Yolda Serdar, şu internet kafeye girelim de resimlerinizi görelim ve hayat hikayenizi okuyalım, dedi.
Bunun üzerine Karagöz: " İnternet kafe mi? Ne interneti, ne kafesi? Güvercin kafesi filan gibi mi? "
Serdar: " Hayır, güvercin değil, tavşan kafesi. Suya yazı yazarsın kalmaz ya internette havaya yazıyorsun kalıyor. Cep telefonunla resim çek, koy siteye, foruma, aylar sonra bile silinmez, bozulmaz. "
Hacivat: " Cep telefonu mu? O da ne ki? "
Serdar cebinden telefonunu çıkararak: " İşte bu. Sende de bundan bir tane olsun, ben burada sen Uludağ'da rahatça konuşup anlaşırız. "
" Hiç o kadar uzaktaki iki insan birbiriyle konuşabilir miymiş " diyen Karagöz, Serdar'ın üstüne yürüdü. Serdar kaçtı, Karagöz kovaladı. Az sonra yorulan Karagöz, Serdar'ın peşini bırakıp bir kenara oturdu ve Hacivat'ın gelmesini beklemeye başladı.
Karagöz çabuk sinirlenmişti ama siniri hemen geçti. Karagöz ile Hacivat kafede resimlerini görünce gururlandılar, hayat hikayeleri okununca duygulandılar. Hayat hikayelerinin son bölümünü okumadan geçen Serdar müthiş ikiliyi hala hayatta olduklarına inandırdı ve türbe ziyaretini kara listeye aldı. Onlara tarihsel ve teknolojik bilgi verdi.

Serdar daha sonra Karagöz ile Hacivat'ı kapalı çarşıya götürdü ama onları oradaki izdihamda kaybetti. Ertesi gün Pınarbaşı'na giden Serdar zaman makinesini göremedi. Araç ortada yoktu. Karagöz ile Hacivat zaman makinesine binip gitmişler miydi? Yoksa belediye bu nedir deyip aracı çöpe mi atmıştı? Belediye aracı çöpe atmış olsa bile Karagöz ile Hacivat'ı da çöpe atacak hali yoktu. Serdar, Bursa sokaklarında çok aramasına karşın, onların izini bulamadı. Üzüntüsü doruğa çıkmıştı ki, bu hikayeyi yazıp rahatladı. Bu hikayenin Karagöz ile Hacivat'ın hatırlanması, akıllara düşmesi açısından yararlı olacağını düşündü.

SON

Serdar Yıldırım isimli Üye şimdilik offline konumundadır   Alıntı ile Cevapla
Cevapla


Konuyu Toplam 1 Üye okuyor. (0 Kayıtlı üye ve 1 Misafir)
 

(View-All Konu Okunma Sayisi : 1
Serdar Yıldırım
Seçenekler
Stil

Yetkileriniz
Konu Acma Yetkiniz Yok
Cevap Yazma Yetkiniz Yok
Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok

BB code is Açık
Smileler Açık
[IMG] Kodları Açık
HTML-Kodu Kapalı
Trackbacks are Açık
Pingbacks are Açık
Refbacks are Açık


Tüm Zamanlar GMT +2 Olarak Ayarlanmış. Şuanki Zaman: 11:49 PM.

Forum Yasal Uyarı

Kuruluş : 2013
2013 - "HayalSohbet Forum" her hakkı saklıdır.
HS-Forum - HAYALSOHBET iştirakidir.
Sohbet - Chat
YASAL UYARI : İçerik sağlayacı paylaşım sitelerinden biri olan hayal forum Adresimizde 5651 Sayılı Kanun'un 8. Maddesine ve T.C.K'nın 125. Maddesine göre TÜM ÜYELERİMİZ yaptıkları paylaşımlardan sorumludur. hayal forum hakkında yapılacak tüm hukuksal Şikayetler, Yöneticilerimiz ile iletişime geçilmesi yada iletişim formunu doldurulması halinde ilgili kanunlar ve yönetmelikler çerçevesinde en geç 1 (Bir) Hafta içerisinde hayal forum yönetimi olarak tarafımızdan gereken işlemler yapılacak ve size dönüş sağlanacaktır.



Powered by vBulletin® Version 3.8.4
Copyright ©2000 - 2024, Jelsoft Enterprises Ltd.
Content Relevant URLs by vBSEO 3.6.0 RC 1
User Alert System provided by Advanced User Tagging v3.1.0 (Lite) - vBulletin Mods & Addons Copyright © 2024 DragonByte Technologies Ltd. Runs best on HiVelocity Hosting.

1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 24 25 26 27 28 29 30 31 32 33 34 35 36 37 38 39 40 41 42 43 44 45 46 47 48 49 50 51 52 53 54 55 56 57 58 59 60 61 62 63 64 65 66 67 68 69 70 71 72 73 74 75 76 77 78 79 80 81 82 83 84 85 86 87 88 89 90 91 92 93 94 95 96 97 98 99 100 101 102 103 104 105 106 107 108 109 110 111 112 113 114 115 116 117 118 119 120 121 122 123 124 125 126 127 128 129 130 131 132 133 134 135 136 137 138 139 140 141 142 143 144 145 146 147 148 149 150 151 152 153 154 155 156 157 158 159 160 161 162 163 164 165 166 167 168 169 170 171 172 173 174 175 176 177 178 179 180 181 182 183 184 185 186 187 188 189 190 191 192 193 194 195 196 197 198 199 200 201 202 203 204 205 206 207 208 209 210 211 212 213 214 215 216 217 218 219 220 221 222 223 224 225 226 227 228 229 230 231 232 233 234 235 236 237 238 239 240 241 242 243 244 245 246 247 248 249 250 251 252 253 254 255 256 257 258 259 260 261 262 263 264 265 266 267 268 269 270 271 272 273 274 275 276 277 278 279 280 281 282 283 284 285 286 287 288 289 290 291 292 293 294 295 296 297 298 299 300 301 302 303 304 305 306 307 308 309 310 311 312 313 314 315 316 317 318 319 320 321 322 323 324 325 326 327 328 329 330 331 332 333 334 335 336 337 338 339 340 341 342 343 344 345 346 347 348 349 350 351 352 353 354 355 356 357 358 359 360 361 362 363 364 365 366 367 368 369 370 371 372 373 374 375 376 377 378 379 380 381 382 383 384 385 386 387 388 389 390 391 392 393 394 395 396 397 398 399 400 401 402 403 404 405 406 407 408